Hayat bazen içimizdeki fırtınaları fark ettirmeden büyütür. Günlük koşuşturma arasında yorgunluk, isteksizlik ya da sebepsiz bir ağırlık hissi yavaş yavaş yerleşebilir. Birçok insan bu duyguları “geçer” diye bekler, ama bazen sadece durup kendine şu soruyu sormak bile büyük bir adımdır: “Bugün kendimi gerçekten nasıl hissediyorum?”
İÇİMİZDEKİ SESSİZ DEĞİŞİMLER
⏵ İÇİMİZDEKİ SESSİZ DEĞİŞİMLER
İnsan ruhu çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Bazen dışarıdan her şey yolunda görünürken, içeride hafif bir dalgalanma başlar. Uykuya dalmakta zorlanma, sabahları yataktan kalkmak istememe, eskiden keyif alınan şeylerden uzaklaşma gibi küçük işaretler zamanla birikir. Bu durumlar çoğu zaman stres, mevsim değişiklikleri ya da hayatın getirdiği yüklerle ilişkilendirilir. Türkiye’de aile bağlarının güçlü olduğu bir kültürde, kişi genellikle “başkalarını üzmemek” için kendi duygularını arka plana atabilir. Oysa kendi iç dünyasını gözlemlemek, hem kişinin kendisine hem de çevresine karşı daha sağlıklı bir yaklaşım geliştirmesine yardımcı olabilir. Bu tür yumuşak işaretleri fark etmek, kişinin kendiyle daha barışçıl bir ilişki kurmasının ilk adımı sayılabilir.
⏵ DUYGUSAL DALGALANMALARIN GÜNDELİK HAYATA ETKİSİ
Türk toplumunda “güçlü görünme” beklentisi oldukça yaygındır. Özellikle büyük şehirlerde çalışan, hem iş hem aile sorumluluğunu aynı anda taşıyan bireyler duygusal yüklerini çoğu zaman içlerinde tutmayı tercih eder. Çay içtiği arkadaş sohbetinde “bir şeyim yok, iyiyim” demek kolaydır ama içten içe devam eden o ağırlık hissi zamanla konsantrasyonu, iş verimini ve yakın ilişkileri etkileyebilir. Birçok kişi bu durumun farkına ancak çevresindekiler “son zamanlarda biraz uzak gibisin” dediğinde varır. Aslında bu tür geri bildirimler, kişinin kendi duygusal durumunu gözden geçirmesi için kıymetli bir fırsattır. Kendi iç dünyasını anlamaya çalışmak, ne zayıflık ne de bencilliktir; aksine kendine ve sevdiklerine karşı daha dengeli bir insan olma yoludur.
⏵ KENDİ İÇ DÜNYAMIZI KEŞFETMENİN ÖNEMİ
İç dünyamızı anlamak için illa büyük bir olay yaşamak gerekmez. Bazen sadece birkaç soru sormak, birkaç dakikalık bir duraklama bile yeterli olabilir. “Son zamanlarda kendimi daha mı yorgun hissediyorum?”, “Eskiden yaptığım şeylerden aynı keyfi alıyor muyum?”, “İçimde sürekli bir huzursuzluk mu var?” gibi sorular aslında çok güçlü araçlardır. Türkiye’de psikolojik destek arayışı son yıllarda artsa da hâlâ birçok kişi “bunu kendi başıma çözerim” düşüncesiyle hareket eder. Oysa kendi duygularını tarafsız bir şekilde gözlemlemek, kişinin hem kendisiyle hem de çevresiyle ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtmasına katkı sağlayabilir. Bu süreçte kimse kimseyi yargılamaz; sadece kişi kendi iç dünyasının kapısını aralar.
⏵ DUYGUSAL DENGEYE GİDEN YOLDA KÜÇÜK ADIMLAR
Birçok insan duygusal dalgalanmalar yaşadığında ilk başta ne yapacağını bilemez. Aile büyüklerine açılmak, arkadaşlara anlatmak ya da tamamen görmezden gelmek gibi farklı yollar denenebilir. Ancak bazen dışarıdan bağımsız, tarafsız bir araç kullanmak daha rahat hissettirir. Günümüzde geliştirilen basit değerlendirme araçları, kişinin kendi duygularını daha yapılandırılmış bir şekilde gözden geçirmesine imkân tanır. Bu tür araçlar herhangi bir teşhis koymaz, sadece kişinin o anki duygusal durumuna dair genel bir bakış sunar. Bir nevi aynaya bakmak gibidir: Yansımanı görürsün, sonra ne yapacağına kendin karar verirsin. Türkiye’de hâlâ “ruhsal konularda yardım almak ayıp” gibi eski inanışlar bulunsa da, yeni nesil kendi ruh sağlığına sahip çıkma konusunda daha cesur adımlar atıyor.
⏵ KENDİNE ZAMAN AYIRMANIN DEĞERİ
Türk kültüründe misafirperverlik, fedakârlık ve dayanışma çok kıymetlidir. İnsan çoğu zaman başkalarına ayırdığı zamanı kendine ayırmayı ikinci plana atar. Oysa kendi iç dünyasını düzenli olarak kontrol etmek, aslında çevresine daha kaliteli bir enerji vermeyi de beraberinde getirir. Anne-babalar çocuklarına, çalışanlar iş arkadaşlarına, öğrenciler arkadaşlarına karşı daha sabırlı ve anlayışlı olabilir. Küçük bir farkındalık egzersizi bile, gün içinde karşılaşılan stresle daha kolay başa çıkmayı sağlayabilir. Bir fincan çay eşliğinde birkaç soru cevaplamak, dışarı çıkıp biraz yürümek ya da sadece derin bir nefes almak… Hepsi aslında aynı kapıya çıkar: Kendine kulak vermek.
⏵ YENİ BİR BAŞLANGIÇ İÇİN İLK SORU
Hayatın yoğun akışı içinde kendimize dönüp bakmak bazen lüks gibi gelir. Ama aslında en kıymetli hediyeyi kendimize verebileceğimiz bir andır o. “Bugün kendimi nasıl hissediyorum?” sorusu, büyük değişimlerin başlangıcı olabilir. Kimse kimsenin yerine karar veremez; yolunu ancak kişinin kendisi çizebilir. Eğer içinde hafif bir merak ya da “belki de bir bakmalıyım” hissi uyandıysa, bu zaten çok değerli bir işarettir. Çünkü o merak, insanın kendine duyduğu saygının ve şefkatin ilk kıvılcımıdır.
⏵ KENDİNİ DAHA NET GÖREBİLMEK
Bir depresyon testi yapmak, adeta karanlık bir odada küçük bir fener yakmak gibidir. Günlük hayatta “bir şey yok, geçer” dediğimiz duygular birden şekillenmeye başlar. İnsan kendi ruh halini dışarıdan bir gözle görebilince, o zamana kadar “normal” sandığı birçok şeyin aslında bir işaret olabileceğini fark edebilir. Türkiye’de çoğu kişi duygularını “aileme yük olmak istemem” diye bastırır; bu test ise kimseye bir şey anlatmadan, tamamen kendi içinde bir iç muhasebe yapma imkânı sunar. Yargısız, sessiz ve güvenli bir alan…
⏵ DUYGULARA İSİM KOYABİLMEK
Bir şeyin adını koyabilmek, onun gücünü azaltır. “Yorgunum” demekle “son zamanlarda içimde sürekli bir ağırlık var” diyebilmek arasında büyük fark vardır. Depresyon testi, kişiye duygularını daha doğru kelimelerle ifade etme fırsatı verir. Türk kültüründe “güçlü durmak” çok önemli olduğu için, insanlar çoğu zaman “üzgünüm” ya da “kötüyüm” demekten çekinir. Ama test sırasında kimse sizi görmez, kimse sizi yargılamaz. Sadece siz ve kendi içinizdesiniz. Bu, duygulara isim koyduğunuzda gelen o hafifleme hissi, birçok kişi için ilk büyük rahatlama olur.
⏵ KENDİNE ŞEFKAT GÖSTERMENİN İLK ADIMI
Türk toplumunda “kendine acımak” diye olumsuz bir algı vardır. Oysa kendine şefkat göstermek, zayıflık değil, olgunluktur. Depresyon testi yaptıktan sonra birçok kişi “demek ki yalnız değilmişim” ya da “bunları yaşamam normalmiş” düşüncesine kapılır. Bu düşünce bile içindeki suçluluk ve utanç yükünü azaltır. Test sonucunda çıkan puan ne olursa olsun, kişinin kendine “ben de insanım, zorlanabilirim” deme izni verir. Bu izin, yıllardır taşıdığı görünmez yüklerin bir kısmını omzundan atmasına yardımcı olabilir.
⏵ NE ZAMAN YARDIM ALACAĞINI ANLAMAK
Türkiye’de hâlâ psikoloğa gitmek “deli olduğum ortaya çıkacak” korkusuyla ertelenir. Depresyon testi ise bu eşiği çok yumuşak bir şekilde aşmanızı sağlar. Test, herhangi bir teşhis koymaz ama “belki bir uzmanla konuşmak iyi gelebilir” düşüncesini kişinin kendi içinde olgunlaştırmasına yardımcı olur. Birçok kişi testi yaptıktan sonra “aslında bu kadar kötü hissettiğimi fark etmemiştim” diyerek randevu alır ve sonrasında “keşke daha önce yapsaydım” der. Çünkü karar kendi içinden geldiği için direnç olmaz, sadece bir rahatlama olur.